Balk'ta uyandığımız ilk sabah ferah evimizde vakit geçirmeyi planlamıştık. Iki sabahımız olacaktı ve muhtemelen yarınkinde toplanma telaşı içerisinde olacağımızdan, bu sabah evin keyfini çıkarmalıydık. Yanımızda erzağımızı da getirmiştik ve ev sahipleri bize yöresel şekerli ekmek vermişlerdi. Hava da Hollanda'da pek rastlanmayan güzellikte idi. Kahvaltımızı hazırlayıp bahçeye indirdik. Bize dairelerini kiralayan Juridth & Jeroen da evlerinin önlerinde vakit geçiriyorlardı. Sıcak bir selamlaşmanın ardından biz kendi köşemize kurulduk. Getirdiğimiz hazır su böreğini de ısıtmıştık ve tabi ev sahiplerimize ikram etmesek olmazdı. Onlara su böreğini tanıttıktan sonra onlar da da memnuniyet ile aldılar. Sonrasında eve döndüğümüzde tabağı üzerinde bir teşekkür notu ile kapımızın önüne bırakmışlardı. Böylece onların dünki sıcak karşılamalarına biz de sıcak bir karşılık vermiş bulunduk.
Giethoorn'a uzanan kanal |
Bu minvalde saati öğlene getirdik. Bugünümüz tamamıyla masalsı şehir Giethoorn'a ayrılmıştı. Bulunduğumuz Balk kasabasına yaklaşık 60-65 kilometre uzaklıktaydı. Yolu koyulup öğle vakitlerinde Giethoorn'a vardık. Hollanda'da nadir rastlanır şekilde park ücretsizdi. Plus marketinin hemen arkasındaki zone-1'e park ettik. Turistler için yürüyüş bölgesi olan ve kanal boyu uzanan Domine Hylkemaweg caddesine buranın hemen yanında başlıyordu. Biz de şehir turumuza başladık. Caddenin ilk kısımları bir çarşıyı andırıyordu ve henüz Giethoorn'un ünlenmiş mimarisi tam olarak başlamamıştı. Kafeler, restaurantlar ve barlar sıra sıra uzanıyordu. Alışık olduğumuz üzere turistik bir bölgedeki fiyatların biraz yüksek olmasını bekliyorduk fakat açıkçası Amsterdam'dan gelen iki ziyaretçi olarak biz böyle bir fark hissetmedik. Caddenin şehre girerken sol tarafında ise kanal uzanıyordu. Buralardan bot kiralanabiliyor veya düzenlenen bot turlarına bilet alınabiliyordu. Biz öncelikle, ve güneş de tepedeyken, şehri yürüyerek gezmeyi tercih ettik. Bot turunu daha geç saatlere bıraktık fakat belirtmekte fayda var ki saat 18:00 civarı döndülüğümüzde bazı bot turları zaten bitirmişlerdi, aynı şekilde kiralama da yapmıyorlardı. Bu nedenle, önce bot turu yapıp sonrasında şehri daha ferah bir şekilde gezmek de iyi bir tavsiye olabilir.
Şehrin içindeki bir kanal |
Bu yazının olduğu köşeyi döndüğümüzde, hemen bölgenin müzesiyle karşılaşıyoruz. Belli ki oradaki bir evin müzeye dönüştürülmesi sonucu kurulmuş bir müze. Giriş uygun, fakat zaten küçük bir müze, biz yalnızca antrede dolandık, içeriye girmedik. Sonrasında ise tam olarak turistik caddelerin arasında idik. Bir kanal boyunca yürüyorsunuz ve kanalların karşısında ise herhangi bir yol bağlantısı olmayan, iki kanal arasındaki evleri izliyorduk. Çok güzel bir manzara ve yaşam alanı, ziyaretçilerde bu evlerden birinde yaşama isteği uyandırıyordu. Her evin önünde bir bot vardı ve bu bot ile ya da kanalın üstündeki evlere ait yaya köprüleri ile başka bölgelere bağlanıyorlardı. Evlerinin önlerini de ortancalar ve başka çeşit çeşit çiçekler ile güzelleştirmişlerdi. Evlerinin bir diğer özelliği de karakteristik, kıla benzeyen, bir çatıya sahip olmalarıydı. Muhtemelen çatıdaki yalıtımı arttırıyordu. Kanalda ise yoğun bir bot trafiği vardı ve insanlar bu yolla da şehrin keyfini çıkarıyorlardı. Sayısız fotoğraf ile buralardan geçtik. Güzel kafeler ve hediyelik eşya dükkanları vardı. Bir tanesinden dondurma alıp kanal kenarında yemeyi de ihmal etmedik. Yemeğimizi yanımızda getirmiştik, onları da ördeklere de ikram edip yedik.
Sonrasında azalan bot trafiğine istinaden dönüp turlara katılmaya karar verdik. Saat 18 civarı başladığımız yerdeki bot turlarının bir kısmı bitmişti. Bulduklarımızda hususi botlar saatlik 25 Euro'dan başlayarak botun cinsine göre kiralanabiliyordu. Grup turları ise, bir saatlik turlar kişi başı 10 Euro idi. Daha önce bot kullanmamıştık, fakat kiralayanlar kolay olduğunu söylediler. Biz yine de ilk tecrübemizde grup turuna katılıp etrafı daha rahat gözlemlemeyi tercih ettik. Yanımıza bir de yaklaşık 4 Euro'ya patates kızartması aldık.
Bovenwijde'da yüzen kuğular |
Tur bittiğinde, Giethoorn'un güzelliklerini yaşayıp günübirlik keyfini çıkarmıştık. Akşam da olmak üzereydi. Arabaya doğru yol aldık. Oradan da evimize geçecektik. Yol üzerinde Heerenveen şehrine uğradık. Buranın çarşı gibi bir caddesi vardı fakat saat artık 20'yi geçtiğinden in cin top oynuyordu. Bir kanal vardı, kenarında kısa bir oturup bu şehrin de havasını teneffüs etmiş olduk. Fakat, belki de akşam olduğundan, ilgi çekici bir yer göremedik. Nitekim haritada pek fazla cazibe yeri görünmüyordu.
Balk'a döndüğümüzde evdeki fırın ile yaşadığımız problemden ötürü ev sahiplerine başvurmuştum. Sorunla ilgili yardımcı olamadılar fakat ne yapabileceklerini düşündüler ve yemek konusunda mağdur olmamamız için sonrasında büyük bir incelik ile bize kendi ürettileri bal ve biraz meyve verdiler. Bu sayede ev sahipleri ile daha da sıcak ilişkiler geliştirmiş olduk. Artık geriye günün yorgunluğunu atmak için dinlenmek kalmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder