Ana içeriğe atla

Hollanda Seyahati - 2. Gün: Giethoorn

 

Balk'ta uyandığımız ilk sabah ferah evimizde vakit geçirmeyi planlamıştık. Iki sabahımız olacaktı ve muhtemelen yarınkinde toplanma telaşı içerisinde olacağımızdan, bu sabah evin keyfini çıkarmalıydık. Yanımızda erzağımızı da getirmiştik ve ev sahipleri bize yöresel şekerli ekmek vermişlerdi. Hava da Hollanda'da pek rastlanmayan güzellikte idi. Kahvaltımızı hazırlayıp bahçeye indirdik. Bize dairelerini kiralayan Juridth & Jeroen da evlerinin önlerinde vakit geçiriyorlardı. Sıcak bir selamlaşmanın ardından biz kendi köşemize kurulduk. Getirdiğimiz hazır su böreğini de ısıtmıştık ve tabi ev sahiplerimize ikram etmesek olmazdı. Onlara su böreğini tanıttıktan sonra onlar da da memnuniyet ile aldılar. Sonrasında eve döndüğümüzde tabağı üzerinde bir teşekkür notu ile kapımızın önüne bırakmışlardı. Böylece onların dünki sıcak karşılamalarına biz de sıcak bir karşılık vermiş bulunduk.

Giethoorn'a uzanan kanal
Kahvaltımızda da bahçede adeta piknik keyfi yaparken bir yandan da bahçeyi inceledik. Hemen bulunduğumuz kamelyanın yanında arı kovanları bulunuyordu. Biraz ileride küçük bir kümes bulunuyordu. Bahçenin ekserisi çimen olmakla birlikte bir bölüme de sebze ekmişlerdi. Hemen her köşeye misafirlerin de faydalanabileceği koltuk ve masa koymayı da ihmal etmemişler. Gerçekten huzur dolu bir yaşam alanıydı ve burayı aynı zamanda küçük bir aile işletmesine çevirirken hem bu güzel alan da misafir ağırlıyorlar hem de muhtemelen kendilerine bir miktar gelir kapısı açıyorlardı. Adeta bir emeklilik hayalini yaşıyorlardı.

Bu minvalde saati öğlene getirdik. Bugünümüz tamamıyla masalsı şehir Giethoorn'a ayrılmıştı. Bulunduğumuz Balk kasabasına yaklaşık 60-65 kilometre uzaklıktaydı. Yolu koyulup öğle vakitlerinde Giethoorn'a vardık. Hollanda'da nadir rastlanır şekilde park ücretsizdi. Plus marketinin hemen arkasındaki zone-1'e park ettik. Turistler için yürüyüş bölgesi olan ve kanal boyu uzanan Domine Hylkemaweg caddesine buranın hemen yanında başlıyordu. Biz de şehir turumuza başladık. Caddenin ilk kısımları bir çarşıyı andırıyordu ve henüz Giethoorn'un ünlenmiş mimarisi tam olarak başlamamıştı. Kafeler, restaurantlar ve barlar sıra sıra uzanıyordu. Alışık olduğumuz üzere turistik bir bölgedeki fiyatların biraz yüksek olmasını bekliyorduk fakat açıkçası Amsterdam'dan gelen iki ziyaretçi olarak biz böyle bir fark hissetmedik. Caddenin şehre girerken sol tarafında ise kanal uzanıyordu. Buralardan bot kiralanabiliyor veya düzenlenen bot turlarına bilet alınabiliyordu. Biz öncelikle, ve güneş de tepedeyken, şehri yürüyerek gezmeyi tercih ettik. Bot turunu daha geç saatlere bıraktık fakat belirtmekte fayda var ki saat 18:00 civarı döndülüğümüzde bazı bot turları zaten bitirmişlerdi, aynı şekilde kiralama da yapmıyorlardı. Bu nedenle, önce bot turu yapıp sonrasında şehri daha ferah bir şekilde gezmek de iyi bir tavsiye olabilir.

Şehrin içindeki bir kanal
Cadde boyunca fotoğraf çekmeyi de ihmal etmeden yürümeye devam ettik. Sonunda kanalın yanından ayrılıp içeriye doğru girdiğimizde, meşhur evlerin yanına geldiğimizi anladık. Bundan sonrası kanallar kanalların arasına kurulu ikonik evlerden ibaretti. Adeta cennet denildiğinde kafamızda oluşan tasvirlerin bu dünyada kurulu bir haliydi burası. Caddenin sonlanıp, esas turistik bölgeye girdiğimiz kısımda, bölgenin tarihçesinden bahseden bir yazı vardı. Bölgeye zamanında güney Avrupa'dan marjinal dini uygulamaları nedeniyle zulme uğrayan bir grubun gelmesi ile bölge ilk sakinlerine kapılarını açıyor. Burada dinlerini özgürce yaşayarak Katolik kilisesinde bağımsız bir şekilde ritüellerini gerçekleştirebildiklerinden bahsediliyor. Bu durum bir çok Protestan için de buranın bir sığınak olduğu anlatılıyor. Daha sonra ise bölgenin devletçe bir belediye olarak tanınıp, ressamlar tarafından resmedilmesiyle başlayan bugünki turistik özelliğine kavuşma yolculuğundan bahsediliyor. 

Bu yazının olduğu köşeyi döndüğümüzde, hemen bölgenin müzesiyle karşılaşıyoruz. Belli ki oradaki bir evin müzeye dönüştürülmesi sonucu kurulmuş bir müze. Giriş uygun, fakat zaten küçük bir müze, biz yalnızca antrede dolandık, içeriye girmedik. Sonrasında ise tam olarak turistik caddelerin arasında idik. Bir kanal boyunca yürüyorsunuz ve kanalların karşısında ise herhangi bir yol bağlantısı olmayan, iki kanal arasındaki evleri izliyorduk. Çok güzel bir manzara ve yaşam alanı, ziyaretçilerde bu evlerden birinde yaşama isteği uyandırıyordu. Her evin önünde bir bot vardı ve bu bot ile ya da kanalın üstündeki evlere ait yaya köprüleri ile başka bölgelere bağlanıyorlardı. Evlerinin önlerini de ortancalar ve başka çeşit çeşit çiçekler ile güzelleştirmişlerdi. Evlerinin bir diğer özelliği de karakteristik, kıla benzeyen, bir çatıya sahip olmalarıydı. Muhtemelen çatıdaki yalıtımı arttırıyordu. Kanalda ise yoğun bir bot trafiği vardı ve insanlar bu yolla da şehrin keyfini çıkarıyorlardı. Sayısız fotoğraf ile buralardan geçtik. Güzel kafeler ve hediyelik eşya dükkanları vardı. Bir tanesinden dondurma alıp kanal kenarında yemeyi de ihmal etmedik. Yemeğimizi yanımızda getirmiştik, onları da ördeklere de ikram edip yedik. 

Sonrasında azalan bot trafiğine istinaden dönüp turlara katılmaya karar verdik. Saat 18 civarı başladığımız yerdeki bot turlarının bir kısmı bitmişti. Bulduklarımızda hususi botlar saatlik 25 Euro'dan başlayarak botun cinsine göre kiralanabiliyordu. Grup turları ise, bir saatlik turlar kişi başı 10 Euro idi. Daha önce bot kullanmamıştık, fakat kiralayanlar kolay olduğunu söylediler. Biz yine de ilk tecrübemizde grup turuna katılıp etrafı daha rahat gözlemlemeyi tercih ettik. Yanımıza bir de yaklaşık 4 Euro'ya patates kızartması aldık. 

Bovenwijde'da yüzen kuğular
Tur yanından yürüdüğümüz kanal boyunca gidiyordu. Sonrasında evlerin arasındaki kanallardan şehrin hemen yanındaki göle açılıyordu. Bu yol boyunca büyüleyici evleri izleme ve fotoğraflama imkanımız oldu. Gölde ise bizi kuğular karşıladı. Sayısız kuğu gölün üzerinde harika bir görüntü sunuyorlardı. Bunun yanında gölün ortasında küçük bir adacık vardı. Bot ile buraya gelip göle girilebilirdi. Bu adacığın ulaşılabilirliği onu çekici hale getiriyordu. Gölden çıkıp başlangıç noktasına dönmemiz ise yanında yürüdüğümüz ve evlerin ve kafelerin arasındaki diğer kanal üzerinden oldu. Bu perspektiften yanından geçtiğimiz evleri yeniden görmek güzel bir deneyim oldu. 

Tur bittiğinde, Giethoorn'un güzelliklerini yaşayıp günübirlik keyfini çıkarmıştık. Akşam da olmak üzereydi. Arabaya doğru yol aldık. Oradan da evimize geçecektik. Yol üzerinde Heerenveen şehrine uğradık. Buranın çarşı gibi bir caddesi vardı fakat saat artık 20'yi geçtiğinden in cin top oynuyordu. Bir kanal vardı, kenarında kısa bir oturup bu şehrin de havasını teneffüs etmiş olduk. Fakat, belki de akşam olduğundan, ilgi çekici bir yer göremedik. Nitekim haritada pek fazla cazibe yeri görünmüyordu.

Balk'a döndüğümüzde evdeki fırın ile yaşadığımız problemden ötürü ev sahiplerine başvurmuştum. Sorunla ilgili yardımcı olamadılar fakat ne yapabileceklerini düşündüler ve yemek konusunda mağdur olmamamız için sonrasında büyük bir incelik ile bize kendi ürettileri bal ve biraz meyve verdiler. Bu sayede ev sahipleri ile daha da sıcak ilişkiler geliştirmiş olduk. Artık geriye günün yorgunluğunu atmak için dinlenmek kalmıştı.

Taha Huzeyfe Aktaş
31/07/2024

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Şeriati’nin Fatıma Fatımadır kitabı üzerine

 Dr. Ali Şeriati’nin Fatıma Fatıma’dır ve Kadın kitabı, keyifle okuduğum, sorgulamalara ve yeni ufuklara yol açan, bunun yanında öğretici tarafları bulunan da bir kitap. İsmi itibarı ile okunmadan önce kadınlara sesleniş gibi görünse de aslında Şeriati’nin yorumu ile İslam’ın sosyolojik yaklaşımlarına yer veriyor ve bunları tarihi ve günümüzü bağdaştıran yanları ve can alıcı örnekleri ile anlaşılır bir tarzda açıklıyor. Hz. Fatıma’yı ideal kadın olarak öne sürerken günümüz toplumunun kadın mefhumunun Şeriati’nin İslam adına öne sürdüğü idealden nasıl ayrıştığına değiniyor. Kitap, çevirmenin Ali Şeriati’yi tanıtıcı önsözüyle başlıyor. Aslında, Ali Şeriati’nin hakkını teslim ederken, onun ‘Şia’ esintisi düşüncelerinin kendisini bağlamadığını belirterek bir nevi günah çıkarma merasimi yapılıyor. Bu önsözden sonra kitapta Ehl-i Sünnete küfre varan cümleler görsem şaşırmazdım fakat işin aslı Şeriati’nin yaklaşımı bu değildi. Zaten kitabın ekserisinin konusu da bu değildi, daha ziya...

Hollanda Seyahati - 1. Gün: Balk Yolu

Hollanda'ya geleli neredeyse 9 ay olmuştu ve yaşadığımız Amsterdam dışında yalnızca Rotterdam'a ve bir kaç yakın kasabaya kısa ziyaretlerimiz olmuştu. Avrupa maceramızda yeni bir tatil planlama zamanı gelmişti ve ilk olarak Hollanda'nın içini keşfetmenin iyi bir karar olacağına eşimle beraber karar verdik. Hollanda'nın biraz kuzeyinde kalan Giethoorn 'u ziyaret listemize eklemiştik bile. Burayı referans alarak bir planlama yaptım. Hollanda içerisinde şehirlerarası ulaşım için ilk tercih yöntem demiryolu. Fakat demiryolu taşımacılığı göreceli pahalı ve her yere direkt ulaşım mümkün olmayabiliyor. Bu nedenle, araba kiralama seçeneğine yöneldik. Bu sayede geçtiğimiz güzergahlardaki bir çok çekici Hollanda kasabasını da ziyaret edebilecektik. Üstelik tren ile seyahatin pahalılığı da göz önünde bulundurulduğunda araba kiralama her bakımda akıllı bir karar gibi duruyor. Almeere Poort Sahil Yolu Araba kiralamak için şehir içi kiralama şirketi olan ShareNow'u ilk olarak...