Süleymaniye’nin bir yönetim, psikoloji ve kültür modeli olarak görülmesi kulağa hoş gelse de; bu yazılı eser, Süleymaniye’nin münferit kaynaklar veya turistik rehberler aracılığıyla ulaşılabilecek bir tanıtım broşürüne dönüşmüş. Bu kötü bir şey mi? Tabi ki değil, fakat eserin isminin getirdiği -ve yahut vad’ettiği- derinliğin yeterince yansıtıldığını söyleyemem. Birçok nokta, zoraki bir bağlam kurma veya beylik, didaktik laflardan ileri gidememe durumunu bana hissettirdi.
Kişinin yaşamını şekillendirdiği din veya ideoloji temelinde, sosyal -ki burada özel olarak iktisadi ve işletmeye yönelik tarafı ele alınıyor- konulara yön verme arayışı benim nezdimde saygıyı hak eden bir eylem. Ki içerisini göremediğim şeffaf bir plastik ile çevrili kitabı alma sebebim bu düşünceye dayanıyordu. Fakat, buradaki amaç niyet edilen doğru eylemlerin güzel bir tezahürünü göstermek idiyse, bu bağlamlar daha sıkı kurulmalı idi. Yani başka bir deyişle peygamber hayatı anlatıp ardından iş dünyasında yalan söylemek kötüdür gibi bir temaya bağlamak övülenin tek düze bir erdem olmasından ötürü beklenen bir durumdur. Fakat bu ikisi arasındaki bağlam iyi kurulmadığında eser bir siyer ve bunun yanında birkaç ahlaki nasihat anlatan bir kitap halini alır. Basitleştirdiğim bu örnek gibi kitap boyu Süleymaniye Cami’nin çeşitleri özelliklerine değinilerek, işletmelere dair bir takım öğütler ile tekrarlı bir bağ kuramama durumu mevcuttur. Yani Süleymaniye’nin kubbesinden bahsedip ardından onun birleştirici, kuşatıcı özelliklerini kurum içindeki bir lider veya yöneticinin sahip olması gereken vasıflar ile ilintilendirmek çok basit olmaktan öteye geçemiyor. Kaldı ki, artık kubbeyi bu şekilde tasvir etmek bile bir bilgi barındırmıyor, malumattan ileriye gidemiyor. Sonuç olarak bu bilindik nasihatler temellendirilmediğinde tesir etmesi mümkün olmuyor. Halbuki olması gereken, en azından benim umduğum, oradaki bağlamın kuvvetin olmasıdır. Yalnızca bu şekilde, bir insan hikayenin akışında kendini bularak işletmesine ve bulunduğu işletmedeki rolüne dair çıkarımlarını yapabilir. Yani Süleymaniye’ye dair paylaşılan bilgiler veya anekdotlar ile öyle bir bağlam ile verilmeliydi ki ‘kurumlar şu şu çalışanları ödüllendirme çünkü ödüllendirmek iyidir’ gibi alt metin içeren cümleler yerine; verilen bilgiyi sindirdikten sonra okuyucuda böyle bir nasihate gerek kalmadan ‘arkadaş, biz de bir ödüllendirme yapsak çalışanlarımız daha iyi motive olur’ düşüncesini uyandırması icap ederdi.
Aynı bu kitapta olduğu gibi, niş bir arzu ile kaleme alındığından potansiyel olarak çok lezzetli bir eser ortaya çıkabilirdi. Fakat, esas lazım gelen bağlamların eksikliği beni bundan mahrum bıraktı. Sonuç olarak, Süleymaniye’nin güzel bir tanıtım eserinin arasına yer yer sektöre dair nasihatlerin bulunduğu bir kitap edinmiş oldum.
Yorumlar
Yorum Gönder