Ana içeriğe atla

İbrahim Zeyd Gerçik'in Bir Yönetim Modeli Süleymaniye Kitabı Üzerine

Süleymaniye’nin bir yönetim, psikoloji ve kültür modeli olarak görülmesi kulağa hoş gelse de; bu yazılı eser, Süleymaniye’nin münferit kaynaklar veya turistik rehberler aracılığıyla ulaşılabilecek bir tanıtım broşürüne dönüşmüş. Bu kötü bir şey mi? Tabi ki değil, fakat eserin isminin getirdiği -ve yahut vad’ettiği- derinliğin yeterince yansıtıldığını söyleyemem. Birçok nokta, zoraki bir bağlam kurma veya beylik, didaktik laflardan ileri gidememe durumunu bana hissettirdi.

Kişinin yaşamını şekillendirdiği din veya ideoloji temelinde, sosyal -ki burada özel olarak iktisadi ve işletmeye yönelik tarafı ele alınıyor- konulara yön verme arayışı benim nezdimde saygıyı hak eden bir eylem. Ki içerisini göremediğim şeffaf bir plastik ile çevrili kitabı alma sebebim bu düşünceye dayanıyordu. Fakat, buradaki amaç niyet edilen doğru eylemlerin güzel bir tezahürünü göstermek idiyse, bu bağlamlar daha sıkı kurulmalı idi. Yani başka bir deyişle peygamber hayatı anlatıp ardından iş dünyasında yalan söylemek kötüdür gibi bir temaya bağlamak övülenin tek düze bir erdem olmasından ötürü beklenen bir durumdur. Fakat bu ikisi arasındaki bağlam iyi kurulmadığında eser bir siyer ve bunun yanında birkaç ahlaki nasihat anlatan bir kitap halini alır. Basitleştirdiğim bu örnek gibi kitap boyu Süleymaniye Cami’nin çeşitleri özelliklerine değinilerek, işletmelere dair bir takım öğütler ile tekrarlı bir bağ kuramama durumu mevcuttur. Yani Süleymaniye’nin kubbesinden bahsedip ardından onun birleştirici, kuşatıcı özelliklerini kurum içindeki bir lider veya yöneticinin sahip olması gereken vasıflar ile ilintilendirmek çok basit olmaktan öteye geçemiyor. Kaldı ki, artık kubbeyi bu şekilde tasvir etmek bile bir bilgi barındırmıyor, malumattan ileriye gidemiyor. Sonuç olarak bu bilindik nasihatler temellendirilmediğinde tesir etmesi mümkün olmuyor. Halbuki olması gereken, en azından benim umduğum, oradaki bağlamın kuvvetin olmasıdır. Yalnızca bu şekilde, bir insan hikayenin akışında kendini bularak işletmesine ve bulunduğu işletmedeki rolüne dair çıkarımlarını yapabilir. Yani Süleymaniye’ye dair paylaşılan bilgiler veya anekdotlar ile öyle bir bağlam ile verilmeliydi ki ‘kurumlar şu şu çalışanları ödüllendirme çünkü ödüllendirmek iyidir’ gibi alt metin içeren cümleler yerine; verilen bilgiyi sindirdikten sonra okuyucuda böyle bir nasihate gerek kalmadan ‘arkadaş, biz de bir ödüllendirme yapsak çalışanlarımız daha iyi motive olur’ düşüncesini uyandırması icap ederdi.

Aynı bu kitapta olduğu gibi, niş bir arzu ile kaleme alındığından potansiyel olarak çok lezzetli bir eser ortaya çıkabilirdi. Fakat, esas lazım gelen bağlamların eksikliği beni bundan mahrum bıraktı. Sonuç olarak, Süleymaniye’nin güzel bir tanıtım eserinin arasına yer yer sektöre dair nasihatlerin bulunduğu bir kitap edinmiş oldum.

Taha Huzeyfe Aktaş
01/02/2025

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Şeriati’nin Fatıma Fatımadır kitabı üzerine

 Dr. Ali Şeriati’nin Fatıma Fatıma’dır ve Kadın kitabı, keyifle okuduğum, sorgulamalara ve yeni ufuklara yol açan, bunun yanında öğretici tarafları bulunan da bir kitap. İsmi itibarı ile okunmadan önce kadınlara sesleniş gibi görünse de aslında Şeriati’nin yorumu ile İslam’ın sosyolojik yaklaşımlarına yer veriyor ve bunları tarihi ve günümüzü bağdaştıran yanları ve can alıcı örnekleri ile anlaşılır bir tarzda açıklıyor. Hz. Fatıma’yı ideal kadın olarak öne sürerken günümüz toplumunun kadın mefhumunun Şeriati’nin İslam adına öne sürdüğü idealden nasıl ayrıştığına değiniyor. Kitap, çevirmenin Ali Şeriati’yi tanıtıcı önsözüyle başlıyor. Aslında, Ali Şeriati’nin hakkını teslim ederken, onun ‘Şia’ esintisi düşüncelerinin kendisini bağlamadığını belirterek bir nevi günah çıkarma merasimi yapılıyor. Bu önsözden sonra kitapta Ehl-i Sünnete küfre varan cümleler görsem şaşırmazdım fakat işin aslı Şeriati’nin yaklaşımı bu değildi. Zaten kitabın ekserisinin konusu da bu değildi, daha ziya...

Hollanda Seyahati - 1. Gün: Balk Yolu

Hollanda'ya geleli neredeyse 9 ay olmuştu ve yaşadığımız Amsterdam dışında yalnızca Rotterdam'a ve bir kaç yakın kasabaya kısa ziyaretlerimiz olmuştu. Avrupa maceramızda yeni bir tatil planlama zamanı gelmişti ve ilk olarak Hollanda'nın içini keşfetmenin iyi bir karar olacağına eşimle beraber karar verdik. Hollanda'nın biraz kuzeyinde kalan Giethoorn 'u ziyaret listemize eklemiştik bile. Burayı referans alarak bir planlama yaptım. Hollanda içerisinde şehirlerarası ulaşım için ilk tercih yöntem demiryolu. Fakat demiryolu taşımacılığı göreceli pahalı ve her yere direkt ulaşım mümkün olmayabiliyor. Bu nedenle, araba kiralama seçeneğine yöneldik. Bu sayede geçtiğimiz güzergahlardaki bir çok çekici Hollanda kasabasını da ziyaret edebilecektik. Üstelik tren ile seyahatin pahalılığı da göz önünde bulundurulduğunda araba kiralama her bakımda akıllı bir karar gibi duruyor. Almeere Poort Sahil Yolu Araba kiralamak için şehir içi kiralama şirketi olan ShareNow'u ilk olarak...

Hollanda Seyahati - 2. Gün: Giethoorn

  Balk 'ta uyandığımız ilk sabah ferah evimizde vakit geçirmeyi planlamıştık. Iki sabahımız olacaktı ve muhtemelen yarınkinde toplanma telaşı içerisinde olacağımızdan, bu sabah evin keyfini çıkarmalıydık. Yanımızda erzağımızı da getirmiştik ve ev sahipleri bize yöresel şekerli ekmek vermişlerdi. Hava da Hollanda'da pek rastlanmayan güzellikte idi. Kahvaltımızı hazırlayıp bahçeye indirdik. Bize dairelerini kiralayan Juridth & Jeroen da evlerinin önlerinde vakit geçiriyorlardı. Sıcak bir selamlaşmanın ardından biz kendi köşemize kurulduk. Getirdiğimiz hazır su böreğini de ısıtmıştık ve tabi ev sahiplerimize ikram etmesek olmazdı. Onlara su böreğini tanıttıktan sonra onlar da da memnuniyet ile aldılar. Sonrasında eve döndüğümüzde tabağı üzerinde bir teşekkür notu ile kapımızın önüne bırakmışlardı. Böylece onların dünki sıcak karşılamalarına biz de sıcak bir karşılık vermiş bulunduk. Giethoorn 'a uzanan kanal Kahvaltımızda da bahçede adeta piknik keyfi yaparken bir yandan d...